30 Aralık 2010 Perşembe

SUÇLU DEĞİL ÖĞRENCİYİZ!


İstanbul Üniversitesi yönetiminin talebi üzerine mahkeme polise bir yıl boyunca üniversitede arama emri verdi. ‘Özgür ve güvenli üniversite’ kapsamında sivil polislerle donatılan üniversitede yine bütünüyle öğrencilerin güvenliği düşünüldüğü için (!) polisler istedikleri gibi arama yapabilecekler.

İstanbul’da Sarıyer Behçet Kemal Çağlar Lisesi’nde kantin fiyatlarına getirilen zammı boykot etmek isteyen liselilerin okul yönetimince polise teslim edilmesi, Esenyurt Halil Akkanat Lisesi’nde okul çıkışı Erdal Eren’i anmak isteyen öğrencilere soruşturma açılması ve son olarak İstanbul üniversitesi öğrencileri için alınan karar ülkemizin demokratik olgunluğun kıyısına dahi erişemediğini göstermektedir.

‘Tek bayrak, tek millet, tek vatan’ diyenler tek tip üniversite, tek tip öğrenci istiyor. Ancak hükümet açısından kötü haber şu ki öğrenciler, karşılığı gaz bombası, gözaltı, soruşturma da olsa bu duruma direnmeye devam edecek.

Üniversite yönetiminin başvurusu ve Sulh Ceza Hakiminin arama iznini vermiş olması, açıkça ‘öğrenciler potansiyel suçludur’ anlamına geliyor. Bu köhnemiş zihniyetin hâlâ egemen olması bir yana alınan karar, bir insan hakları ihlâlidir.

Üniversitemize özgürce girebilmek en doğal hakkımızdır. Üniversite yaşamında baskıyı artırmayı hedefleyen bu kararın gerek siyasi gerek hukuki açıdan peşini bırakmayacağız.

EDP Genç

19 Aralık 2010 Pazar

Êdî bes e genelkurmay!

Son günlerde tartışılan ‘iki dil’ konusuyla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamanın demokrasi açısından asla kabul edilebilir bir yanı yoktur.

Askerin devlet adına siyaseti denetlemesini engelleyemediğimiz, siyasî alanın daraltılmasına dönük bu tür girişimlerin önünü kesemediğimiz sürece Türkiye’de demokratik bir toplumsal dönüşümün gerçekleşmesi mümkün değildir.

Bölünme paranoyalarıyla milyonlarca yurttaşın anadilini konuşması, öğrenmesi, öğretmesi yasaklanamaz. Kürtçenin kamusal alanda özgürce kullanılmasının önündeki engellerin kaldırılması demokratik bir Türkiye’nin inşasının temel meselesidir. Çok dilli, çok kimlikli, çok kültürlü bir toplumda bölünme değil toplumsal, kültürel zenginlik söz konusudur.

Bugün Cumhurbaşkanı Gül’ün yaptığı üzere ‘Resmi dil Türkçedir’ hatırlatmasının değil, demokrasinin ve sivil siyasetin hatırlatılması zamanıdır. Birçok dilin yaşadığı bir ülkede devletin dilinin olamayacağının hatırlatılması zamanıdır.

Kürtçeye olan tahammülsüzlüğünü meclis mevzuatını işaret edip ‘parti kapatma nedenidir’ diyerek gösteren TBMM Başkanı’nın ve meclisteki tüm partilerin Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı ‘uyarı’ karşısında kayıtsız şartsız demokrasiden yana tavır alması gerekmektedir.

Milli mücadele döneminde oluşturulmuş savaş yönetim modelinden demokratik bir Türkiye’ye geçerken, kendisini hâlâ Türk milli kimliğinin, Türk dilinin ezelî koruyucusu ve taşıyıcısı olarak gören orduya esas olarak düşen, susmaktır.

EDP GENÇ

13 Aralık 2010 Pazartesi

EDP Genç: Paşa Paşa Yargılanacaksınız Netekim!


Eşitlik ve Demokrasi Partisi İstanbul Gençlik Meclisi, Erdal Eren’in ölüm yıldönümünde başta Kenan Evren olmak üzere 12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin yargılanması için suç duyurusunda bulundu.
Adliye önünde ‘Paşa Paşa Yargılanacaksınız Netekim’ yazılı pankart açan gençler, yaptıkları basın açıklamasında 12 Eylül darbecilerinin toplumun vicdanında ve hukukun karşısında yargılanması için, adalet için mücadeleyi ısrarla sürdüreceklerini vurguladılar.

ERDAL EREN UNUTULMADI
EDP Genç adına basın açıklamasını okuyan Cihan Erdal, “Bugün, Erdal Eren’in ölüm yıldönümü. 13 Aralık 1980’de 12 Eylül darbecileri tarafından düzmece bir kemik raporuyla, yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in hesabını sormak için buradayız. ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ diyen Kenan Evren’in yargılanması için buradayız.” dedi.

AKP BİR TEK ADIM ATMIYOR
“12 Eylül 2010 referandumu öncesinde darbecilerle derdi olduğunu söyleyen AKP hükümeti, evet oylarının çoğunluğuna rağmen Kenan Evren ve arkadaşlarını yargılamak için bir tek adım atmadı. İşi AKP karşıtlığından ibaret olan ana muhalefet ise demokrasiden yana ses çıkarmak yerine statükonun bekçiliğine devam ediyor.” diyen Erdal, “Biz, EDP Genç olarak yaşamımızda hâlâ boğuştuğumuz darbeci zihniyet ile hesaplaşmakta, darbecileri yargılamakta kararlıyız. Çünkü geçmişi unutmadık, çünkü daha iyi bir gelecek istiyoruz.” şeklinde konuştu.

Basın açıklamasının tam metni:
PAŞA PAŞA YARGILANACAKSINIZ NETEKİM!

12 Eylül askeri darbesi ile gelen YÖK, 29 yıldır 12 Eylül düzenini üniversitelerde sürdürüyor. Bizler okullarımızda, kampüslerimizde, hayatımızın pek çok yerinde bu düzenin soluğunu ensemizde hissediyoruz.
Anadilde eğitim hakkını savunanlara soruşturmalarla, copla, şiddetle yanıt veriliyor. Başbakan Erdoğan Almanya’daki Türklerin anadilde eğitim hakkını savunurken, konu Kürtlerin anadilde eğitim hakkı olduğunda yan çiziyor, âdeta demokratlığının sınırlarını gösteriyor. Başörtülü kadınların üniversiteye girişlerindeki engellerin kaldırılması için ise hâlâ yasal bir güvence sağlanmış değil.

Bizler, ilköğretimden başlayarak ırkçı, ayrımcı, tek tipçi ders müfredatlarından geçiriliyor, zorunlu din dersi ve milli güvenlik bilgisi derslerini almak durumunda bırakılıyoruz. Parasız eğitim isteyen öğrenciler ise tehlikeli görülüyor. Parçası olduğumuz kurumların yönetiminde söz ve karar hakkımız yok, üniversite yönetimi ne derse o! Özerk ve demokratik üniversite talep edenler, ‘Başka bir üniversite mümkün’ diyenler sivil polisle, ÖGB’yle karşılaşıyor.

Bir yandan YÖK’ün reforme etmekten bahsedenler diğer tarafta öğrencilere polis copunu, kimyasal gazları reva görüyor.

Temelinde insanın, toplumun değil devletin kutsallığının, bekâsının ve paranın yer aldığı zihniyetin cenderesinden kurtulmaya çalışan, eşitlik, özgürlük , adalet isteyen gençler olarak bu düzenin baş mimarlarından, 12 Eylül darbecilerinden hesap sormak için buradayız.

Bugünün bir anlamı daha var! Bugün, Erdal Eren’in ölüm yıldönümü. 13 Aralık 1980’de 12 Eylül darbecileri tarafından düzmece bir kemik raporuyla yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in hesabını sormak için buradayız. ‘Asmayalım da besleyelim mi?’ diyen Kenan Evren’in yargılanması için buradayız.

12 Eylül 2010 referandumu öncesinde darbecilerle derdi olduğunu söyleyen AKP hükümeti, evet oylarının çoğunluğuna rağmen Kenan Evren ve arkadaşlarını yargılamak için bir tek adım atmadı. İşi AKP karşıtlığından ibaret olan ana muhalefet ise demokrasiden yana ses çıkarmak yerine statükonun bekçiliğine devam ediyor.
Biz, EDP Genç olarak yaşamımızda hâlâ boğuştuğumuz darbeci zihniyet ile hesaplaşmakta, darbecileri yargılamakta kararlıyız. Çünkü geçmişi unutmadık, çünkü daha iyi bir gelecek istiyoruz.

Bugün başta Kenan Evren olmak üzere tüm 12 Eylül darbecileri hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. 12 Eylül darbecilerinin toplumun vicdanında ve hukukun karşısında yargılanması için, adalet için mücadelemizi ısrarla, inatla sürdüreceğiz.

EDP GENÇ İstanbul Meclisi

10 Aralık 2010 Cuma

EDP Genç 12 Eylül Darbecileri Hakkında Suç Duyurusunda Bulunuyor

Zorunlu din dersiyle, milli güvenlik bilgisi dersiyle, ırkçı, milliyetçi, cinsiyetçi, dinsel ayrımcı, tek tipçi ders müfredatlarıyla, sivil polisiyle, disiplin yönetmeliğiyle, yasaklarıyla, YÖK'üyle 12 Eylül düzeni hayatımızda hüküm sürmeye devam ediyor. Darbeci zihniyetle hesaplaşmakta, darbecileri yargılamakta kararlıyız.

EDP Genç olarak, başta Kenan Evren olmak üzere tüm 12 Eylül darbecileri hakkında suç duyurusunda bulunmak için 13 Aralık Pazartesi 11.00'da Beşiktaş Adliyesi'nde buluşuyoruz.Suç duyurusunda bulunmak isteyen herkesi bekliyoruz.

Not: Gelecek olan tüm arkadaşlarımızın kimliklerinin önlü arkalı fotokopisini getirmeleri rica olunur.

EDP Genç İstanbul Meclisi

iletişim için:
iletisim.edpgenc@gmail.com
0537 841 3251



ODTÜ Meclisi 'Kürt Sorununun Demokratik Çözümü' paneli düzenledi


EDP ODTÜ Gençlik Meclisleri 9 Aralık’ta ‘Kürt Sorununda Gelinen (?) Son Nokta’ başlığıyla BDP Siirt milletvekili Osman Özçelik ve EDP kurucularından ODTÜ Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Yasin Ceylan’ın konuşmacılığını üstlendiği bir panel gerçekleştirdi.

Yaklaşık 100 kişilik katılımla gerçekleşen panelde anadilde eğitim hakkı talebinin demokratik bir Türkiye yaratılmasındaki önemine vurgu yapılırken; demokratik özerklik meselesi, AKP’nin Kürt sorununun çözümündeki samimiyetsiz politikaları ve bugün Kürt sorununda gelinen nokta tartışıldı.

Toplantının başında aramızda bulunan Eğitim-Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç Öztürk de anadilde eğitimin önemini vurgulayan kısa bir konuşma yaptı. Toplantı soru cevap kısmının ardından son buldu


7 Aralık 2010 Salı

AKP hükümeti Gençsenlilere yapılanın hesabını vermelidir

                                                                                                                           
GELECEĞİMİZ HAKKINDA SÖZ, YETKİ VE KARAR HAKKIMIZI HİÇBİR BASKI ENGELLEYEMEYECEK!

4 Aralık Cumartesi günü Dolmabahçe’de Başbakan’ın YÖK üzerine rektörlerle yaptığı ikinci toplantıya katılmak isteyen öğrencilere uygulanan tutuma ibretle tanıklık ettik.

YÖK’ün ismi ve logosunu değiştirip ‘mütevelli heyet’ ile sermayenin üniversiteye entegrasyonunu tamamlayarak üniversitelerin özerkleştirileceğini, demokratikleştirileceğini sananlara öğrenciler kendi taleplerini içeren bir raporu sunmak istediler. Üniversitelerin ve YÖK’ün geleceğinin konuşulduğu toplantıya üniversite öğrencilerinin sözlerini iletmek isteyenler acımasız biçimde polis şiddetine maruz kaldı.

Gençsenli arkadaşlarımıza yapılan saldırı AKP hükümetinin demokrasi söyleminde ne kadar ‘tutarlı’ olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Gençsenli arkadaşlarımıza uygulanan şiddet, hamile bir arkadaşımızın bebeğini düşürmesine sebebiyet verecek derecedeki vahşet, suçsuz yere gözaltına alınmalar, öğrencilerin söz ve karar haklarını gasp etmekten başka bir şey değildir.

Başta Hüseyin Çapkın ve hiçbir uyarı yapmaksızın çevik polislere ‘saldırın’ emrini veren Beyoğlu Emniyet Müdürü Gökhan Özsavaş olmak üzere İstanbul polisi ve bütün bu uygulamalara göz yuman AKP hükümeti Gençsenlilere yapılanın hesabını vermelidir.

Gaz bombası atarak, coplayarak, döverek öğrenciler asla susturulamaz.

Geleceğimizi belirleyen kararlar biz olmadan alınamaz.

Dört yanı copla, baskı ve şiddetle örülü kof demokrasi anlayışı bu ülkeye yakışmıyor. Biz ‘herkes için demokrasi’ diyenler, öğrencilerin yaşamlarını etkileyecek her konuda söz ve karar sahibi olduğu demokratik bir ortam istiyoruz. Sahtesini değil, gerçek demokrasi istiyoruz.

Geleceğimizi ilgilendiren tüm konularda söz, yetki ve karar hakkımız için sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğiz!

EDP GENÇ
(EDP Genç Türkiye Meclisi)

14 Kasım 2010 Pazar

Tek tipleştirme politikalarına karşı birlikte mücadele etmek gerek


Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin SGD ile birlikte organize ettiği ‘Üniversitelerde inanç ve vicdan özgürlüğü için’ Başörtüsü Serbestisine Evet forumu 12 Kasım akşamı ODTÜ’de 100 kişilik bir katılımla gerçekleştirildi.
Farklı kesimlerden birçok öğrencinin bir araya geldiği forumda ağırlıklı olarak Kürt öğrencilerin anadilde eğitim hakkı talebi, Alevilerin üniversitelerdeki cemevi taleplerine aldıkları hayır yanıtı, kadınların uğradıkları tacizlerin, başörtüsü ile üniversitelere giriş yasağından ayrı tutulamayacağı ve bu tek tipleştirme politikalarına karşı birlikte mücadele etmek gerektiği vurgulandı.
Başörtülü kadınların da yasağın özneleri olarak, ODTÜ’de gerçekleştirilen bu toplantıyla birlikte sözlerini söylemelerinin diğer okullara da örnek oluşturacağı dile getirildi. Yaklaşık 2,5 saat süren toplantı, bu tür toplantıların daha başka platformlarda da devam etmesi temennisiyle son buldu.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Başörtüsü sorununda çözümün neresindeyiz?

10 Kasım’da EDP Genç İstanbul Meclisi Gazeteci-yazar Elif Çakır ve EDP PM üyesi Hayri İnce’nin konuşmacı olduğu ‘Başörtüsü sorununda çözümün neresindeyiz?’ başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.

Başörtüsü meselesinin ‘Ankara siyasetçileri’ tarafından çözüm üretilmeksizin sürekli gündemde tutulmasının bir başörtülü olarak kendisini rahatsız ettiğini söyleyen Star gazetesi yazarı Elif Çakır, ‘Ortada insan hakları sözleşmeleri var ama bunlar görülmüyor ve konu magazinleştirilerek ipe un seriliyor’ dedi.

AKP’NİN ALTERNATİFİNİN YARATILMASI GEREKLİLİĞİNİN ALTINI ÇİZDİ

‘Son gelinen noktada başörtüsü sorunu çözülmüş gibi bir hava var, peki başörtülü üniversiteli öğrenciler mezun olunca diplomalarını evlerinin oturma odalarına mı asacaklar?’ diye soran Çakır, ‘Bu ülkede ikna odalarına sokulan başörtülü öğrenciler büyük travmalar yaşadılar, sadece onlar da değil, Aleviler, Kürtler, Ermeniler, solcular… Bütün bu travmaları aşabilmek, özgürlük mücadelesini büyütmek gerekiyor’ dedi.

Zorunlu din derslerinin kaldırılması, anadilde eğitim hakkının tanınması, başörtülü kadınların mağduriyetlerinin giderilmesi gibi pek çok meselenin çözümü için özgürlük bağlamında mücadelenin yükseltilmesinin öneminin ve AKP’nin alternatifinin yaratılması gerekliliğinin altını çizdi.

Çakır, Türkiye’de başörtüsü nedeniyle dışlanan kadınların, İran’da ise başını açmak isteyen kadınların özgürlük mücadelelerinin yanında olmak gerektiğini vurguladı.

BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI SAMİMİ BİR İRADEYLE ORTADAN KALKABİLİR

EDP PM üyesi Hayri İnce, başörtüsü yasağının samimi bir iradeyle ortadan kalkabileceğini, ama AK Parti ve CHP’nin bu sorunu çözebilecek bir iradeye sahip olmadığını belirtti.

İnce, ‘Mecliste yüzlerce milletvekili, yerellerde yüzlerce belediye başkanı bulunan bir partinin milletvekilleri ya da belediye başkanları arasında bir başörtülü kadının olmaması, AK Parti’nin ikiyüzlülüğünü ortaya çıkarıyor’ dedi.

‘Sol başörtüsü yasağına özgürlükle olan ilişkisi bağlamında yaklaşmalı’ diyen İnce, sol siyasetin bu konuda İhsan Doğramacı’ların, darbecilerin dilini kullanmaması gerektiğini belirtti.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Söyleşi: 'Başörtüsü sorununda çözümün neresindeyiz?'

- Sol ne diyor, ne demeli?
- Hükümet ve muhalefet söylemlerinde ne kadar samimi?
- Başörtüsü sorunu 'talimat'la çözülür mü?

Konuşmacılar: Elif Çakır (Gazeteci- Yazar)
                        Hayri İnce (EDP PM üyesi)

Hep birlikte tartışıyoruz. Söyleşiye ilgi duyan herkesi bekliyoruz.

Tarih: 10 Kasım 2010
Adres: Süslü Saksı Sokak, No:22/2 Beyoğlu

İletişim: istanbuledpgenc@gmail.com - 05378413251

EDP Genç İstanbul

5 Kasım 2010 Cuma

Üniversiteler demokratikleştirilsin!


6 Kasım, 12 Eylül zihniyetinin güvencelerinden biri olan YÖK'ün kuruluş yıldönümü.

YÖK, kuruluşundan bugüne üniversitelerin özgürlük alanını daraltmak olan esas işlevini yerine getirmeyi sürdürdü. Kamusal, özerk ve demokratik bir üniversitenin önündeki en önemli engel olarak varlığını kayıtsız şartsız devam ettirdi. Yöneticilerinin, hükümetlerin değişmesinin YÖK'ü temel hedefinden saptırdığı da söylenemez. Üniversitelere yasak kitap listeleri gönderen kurum yasakçı, otoriter ruhunu bugün de üzerinde taşıyor.

Meşhur 'Özgür ve güvenli üniversite' masalında tehlikeli olarak gösterilen 'çocuklar', özgürleşmenin önündeki engelleri ortadan kaldırmak, 12 Eylül zihniyeti ile hesaplaşmak için 6 Kasım'da sokaklarda!

Parasız, akademik, kaliteli eğitim talep eden, anadilinde eğitim alamayan, zorunlu din dersleri uygulamasından mağdur olan, başörtüsü üniversiteye girişinde problem olmaya devam eden, YÖK'ün kaldırılmasını isteyen
öğrenciler, devletin 'mâkul' görmediği gençler hep bir ağızdan 'YÖK kaldırılsın' diyor.

Ticari ve siyasi kaygılardan arınmış, akademik kaygıların ön plana çıktığı; özgürlüğün, eşitliğin, üretkenliğin, katılımcı ve şeffaf bir yönetim anlayışının hâkim olduğu bir üniversite mümkündür.

Özerk ve demokratik üniversitenin hayat bulması için YÖK'ün revize edilmesi yetmez. Üniversitelerin sivilleştirilmesi ve demokratikleştirilmesi için YÖK kalkmalı, yerine katılımcı bir biçimde yönetilen koordinasyon edici bir kurul oluşturulmalıdır.

YÖK'ün kaldırılması için, demokratik üniversite için,

6 Kasım'da Ankara'dayız!

EDP GENÇ

29 Ekim 2010 Cuma

BAŞÖRTÜSÜNE ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ!


   YÖK Başkanının söylediği gibi ‘üniversitelerde artık başörtüsü diye bir problem yok’ mu? Sorun çözüldü mü gerçekten? YÖK’ün başörtülü öğrencilerin dersten çıkarılmaması hakkında İstanbul Üniversitesi’ne gönderdiği talimat yeterli mi?

Yasal bir zemine sahip olmayan başörtüsü yasağını ‘mevzuata uyun’ talimatı ile bütünüyle çözmek mümkün görünmüyor. Başörtüsünün üniversite girişlerinde sorun olmaktan çıktığının garantisi yok. Örneğin, Yeditepe Üniversitesi’nde yasak devam ediyor. Amasya Üniversitesi rektörü ‘Yargıtayın kamusal alana ve üniversiteye türbanla girilemeyeceğine ilişkin içtihat kararları var’ diyerek yasağı savunmaya ve uygulamaya devam ediyor. Problem kanunen çözülmediği takdirde benzer manzaralar maalesef tekrarlanacak.

Başörtüsü meselesinde kamusal alan kavramıyla ya da hizmet alan/hizmet veren gibi saçma kategorileştirmelerle tahlil ederek çözüm üretmek de mümkün değil. Kamusal alanı yalnızca devletin resmi alanı olarak algılayan anlayışın içine düştüğü yanlış kadar, hizmet verenin başının açık olması halinde hizmet alana karşı tarafsız olacağı iddiasının da inandırıcı, akla mantığa sığan bir yanı yoktur.

AKP hükümeti sorunu çözmek için samimi davranmadığı gibi gözünü AKP karşıtlığı bürümüş statükocu cephe de yasakçı zihniyetini sürdürüyor. 12 Eylül referandum sonuçlarıyla toplumun yeni, sivil, demokratik bir anayasa arzusu ortaya çıkmış iken hükümet mazeretler öne sürmeyi bir yana bırakarak daha cesur davranmalı ve Kürtlerin, Alevilerin, başörtülülerin, gayrimüslimlerin, ayrımcılığa uğrayan tüm kesimlerin mağduriyetlerini giderecek yasal çalışmaları bir an önce başlatmalıdır.

Başörtüsü sorununun çözümü için yapılacak bir yasal düzenlemenin ‘laiklik ilkesine’, ‘devrim yasalarına’ aykırı olacağını söyleyen Yargıtay başsavcısı da yargının yetkisinin TBMM’nin çıkardığı yasaları uygulamakla sınırlı olduğunu hatırlamalıdır. Kendini düzen bekçisi olarak görenler artık meclise emir veremeyeceklerini anlamalıdır.

Artık, toplum mühendisliği zihniyeti etrafında insanların nasıl giyineceklerini tartışmak utancından bir an evvel kurtulmalıyız. Başörtülü kadınların özgürleşme mücadelesinin toplumsal özgürleşmenin önemli bir halkası olduğunu unutmamalıyız.

Daha yüksek bir sesle söylüyoruz, hep birlikte: Başörtüsüne özgürlük istiyoruz!

EDP GENÇ


Eşitlik ve Demokrasi Partisi Gençlik Meclisi

iletisim.edpgenc@gmail.com

28 Ekim 2010 Perşembe

EDP Danışma Kurulu: Türkiye’nin Sorunlarını Biliyoruz; Hep Birlikte Çözeceğiz 25-10-2010


Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (EDP) Genişletilmiş Danışma Kurulu, referandum sonrası süreçte Türkiye’nin sorunlarını ve parti politikalarını değerlendirmek ve önümüzdeki dönemde partinin siyasal hattını oluşturmak üzere 23 Ekim 2010 tarihinde Ankara’da toplandı.

Eşitlik ve Demokrasi Partisi 1. Genişletilmiş Danışma Kurulu Toplantısı’nda, Türkiye’nin önemli sorunları tartışıldı; eşit, özgürlükçü ve demokratik çözümler sunuldu. EDP toplantının Sonuç Bildirgesi’nde bu hedeflerin ve taleplerin gerçekleşmesi için, tüm mağdurların ve mazlumların mücadelesini onlarla birlikte sürdürmeye kararlı olduğunu bir kez daha vurguladı.

DEMOKRAT BİR KİTLE PARTİSİ YARATACAĞIZ!

EDP Genel Başkanı Ziya Halis sık sık alkışlarla kesilen açış konuşmasında, “Solda yeni bir anlayış, yeni bir sentezle, demokrat bir kitle partisi yaratacağız. Değişimi gören, anlayan ve bunu doğru yönetmeye çalışan, yeni bir ses, soluk olarak Türkiye siyasi yaşamına girdik ve güçlenerek yolumuza devam ediyoruz.” dedi.

Daha sonra söz alan ve salonun ilgiyle izlediği konuklardan Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Genel Başkanı Fermani Altun, “Türkiye’de toplumsal doku değiştirildi. Çok büyük bir siyasal boşluk var. EDP’yi bu açıdan bir şans olarak görüyor, başarılar diliyorum.” dedi.

Önerileri ve tespitleriyle önemli katkılar sunan Tarık Ziya Ekinci “Türkiye EDP’nin öngördüğü şekilde demokratikleşmezse ileriye gitmesi mümkün değil. Statükocu partilerin karşısında onlarla boy ölçüşebilmek için siyasi ve yığınsal bir güç olmak gerekiyor. EDP böyle bir parti oluşturmak için merkez haline gelmiştir. Demokrat ve sol aydınlara, arkadaşlarıma sesleniyorum: Gücünüzü birleştirin, Türkiye’de iktidara talip olan EDP içinde yeni bir hareket oluşturun” dedi.

KESK Genel Başkanı Sami Evren, emekçilerin yaşadığı sorunlara dikkat çekerken, Eğitim Sen Genel Başkanı Zübeyde Kılıç da “Doğru fikir yetmiyor, o fikri örgütlemek gerekiyor.” dedi.

ABF Genel Sekreteri Mustafa Özaslan’ın “EDP ve ABF referandumda ayrı düştü ama bundan sonra da ayrı düşecekler anlamına gelmez” sözleri yoğun alkış aldı. Özaslan, Alevilerin yaşadıkları sıkıntıları ve AKP iktidarının kaygı verici uygulamalarını anlattı.

ODTÜ Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yasin Ceylan, şimdiki iktidarın da bir zaman mazlum olduğunu, mazlumun zulmünün ise çok aşağılık olabileceğini, AKP’nin de Kürtler ve Alevilere karşı yaklaşımının bu yönde olduğunu vurguladı.

Çiftçi Sen Genel Başkanı Abdullah Aysu, “Dünya Türkiye’dir, Türkiye de dünya. Küreselleşmenin en kısa tanımı bu. Bu dünyayı da artık şirketler yönetiyor. Şirketlerin Dünya Ticaret Örgütü’nde oluşturdukları politikalar geçerli her yerde. Şirketler bu politikalar çerçevesinde suyumuza, toprağımıza, gıdaya hakim hale getiriliyor.” uyarısında bulundu.

Pir Sultan Abdal Derneği Genel Sekreteri Kemal Bülbül, halkların kardeşliği, inançların özgürlüğü ve emeğin hakkı için mücadele ettiklerini, bu yolda yürüyen EDP’nin de rehberinin hak, yardımcısının halk olmasını dilediğini söyledi.

TÖB DER Genel Sekreter Yardımcısı Seyfettin Bican, Doç. Dr. Yusuf Uludağ, Prof. Dr. Ayşe Gözen, Fındık Sen Genel Başkanı Kutsi Yaşar, KESK MYK’dan Adnan Gölpunar, Eğitim-Sen Yöneticileri Sayım Gültekin, Alper Öztürk, BTS MYK’dan Selahattin Nesipoğlu, ABF’den İshak Kocabıyık, Eski Eğitim-Sen Genel Başkanı Yıldırım Kaya da EDP Danışma Kurulu’ndaydı.

Başka programları nedeniyle toplantıya katılamayan Prof. Dr. Gençay Gürsoy, ABF Genel Başkanı Ali Balkız, Pir Sultan Abdal Dernekleri Genel Başkanı Fevzi Gümüş, Aydın Engin, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Yörük Kurtaran, Okan Üniversitesi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Kahraman da mesaj gönderip başarı dilediler.


SONUÇ BİLDİRGESİ

Eşitlik ve Demokrasi Partisi Genel Başkanı, Parti Meclisi üyeleri, İl ve İlçe başkanları ile Yönetim Kurulu üyeleri, partinin Kadın, Gençlik ve Emek Meclisleri temsilcilerinin ve davetli konukların katıldığı 1. Genişletilmiş Danışma Kurulu toplantısında yapılan tartışmalar ve değerlendirmelerde şu noktalar öne çıktı ve sonuç bildirgesinde yer aldı:

Türkiye’nin Sorunlarını Biliyoruz; Hep Birlikte Çözeceğiz

- Bir an önce toplumun tüm kesimlerinin katıldığı, gönüllü ve eşit yurttaşlık temeline dayanan yeni özgürlükçü, demokratik ve sosyal bir anayasa tartışmaları başlatılmalıdır.

- 12 Eylül’le yüzleşme ve hesaplaşmanın sağlanabilmesi için Türkiye’nin dört bir tarafında gerçekleştirilen suç duyuruları sümen altı edilmeden sonuç almaya yönelmelidir.

- Kürt sorununun barışçıl çözümünün sağlanması için siyasi genel af çıkarılması, öncelikle KCK davasında tutuklu olanların serbest bırakılması ve Kürtlerin demokratik siyasetlerinin önündeki engellerin kaldırılması, anadilde eğitim hakkının tanınması ve barış için Kürtlerin siyasal temsilcilerinin muhatap alınması için adımlar atılmalıdır.

- Alevilere dönük asimilasyon politikalarına son verilerek AİHM ve Danıştay kararlarıyla hüküm altına alınmış olan zorunlu din dersi eğitimine son verilmeli, Cemevlerinin Alevilerin ibadet yeri olduğu resmen kabul edilmeli ve Diyanet İşleri Başkanlığı süreç içinde devletin dışına çıkartılarak yeniden düzenlenmeli ve bugünkü hali tasfiyeye uğratılmalıdır.

- Kılık kıyafet yüksek öğretim hakkını kullanmanın önünde engel oluşturmamalı; AKP ve CHP bu mesele üzerinde kayıkçı dövüşü yapmak yerine, yasal düzenleme yapmak için samimi bir çaba içinde olmalıdır.

- Türkiye toplumunun militarist bir anlayışla biçimlendirilmesinde önemli bir rol oynayan Milli Güvenlik dersleri kaldırılmalıdır.

- Fiziksel özellikleri nedeniyle kamusal yaşama katılmaları bizzat siyasal iktidarların duyarsızlıkları nedeniyle engellenen yurttaşlarımızın mağduriyetleri ve farklı cinsel tercihleri nedeniyle mağdur olan yurttaşlarımızın karşı karşıya bulundukları toplumsal ve siyasal sorunlara çözüm için adımlar atılmalıdır.

- Emeklilerin hak ettikleri insanca yaşam koşullarına ulaşmaları için ekonomik ve siyasal düzenlemeler aksatılmamalıdır.

- Seçim barajının, siyasi partilerdeki merkez yoklamasının ve Siyasi Partiler Yasası’nın diğer anti demokratik hükümlerinin, kamu çalışanlarının siyaset yasağının bir an önce kaldırılması için çalışmalar yapılmalıdır.

- Taşeronlaştırma, özelleştirme, işsizlik, kayıt dışı çalıştırma ile kamu çalışanlarının grevli toplu sözleşmeli sendikal hakları başta olmak üzere, sendikal örgütlenmenin önündeki bütün engellerin kaldırılması için yasal adımlar atılmalıdır.

- Küreselleşmenin mağdurlarından olan çiftçilerin, çiftçilikten çıkarılıp tarımın hızla şirketleştiği, küresel şirketlerin Dünya Ticaret Örgütü’nden aldıkları güçle kamuya ve doğaya ait kaynaklara hızla saldırdıkları gerçeğini görerek; doğal kaynaklarımız olan su, hava, toprak ile temel hakkımız olan gıda egemenliğinin şirketlerin eline geçmemesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

- Su ve toplu ulaşım gibi kamusal hizmetlerden herkesin gelirlerinden bağımsız olarak yararlanabilmesi için gerekli koşullar yaratılmalıdır.

- Kadının politikadaki temsil oranının düşük olmasının demokrasinin meşruluğuna karşı bir tehdit ve insan hakları ihlali olduğu gerçeğinden hareketle, kadınların siyasete aktif katılımlarının önündeki bütün engellerin kaldırılmasına dönük olarak hayatın her alanında fırsat eşitliği sağlanmalı ve her alanda pozitif ayrımcılık uygulamaları partilerin iç hayatlarına da dahil edilmelidir.

- Gençlerin ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için eşit ve parasız, ana dilde eğitimin koşulları yaratılmalı, YÖK kaldırılmalı, gençlerin siyasal alana katılımları da pozitif ayrımcılıkla geliştirilmelidir.

EDP, sağından veya solundan hiza almadan, kendine güvenen ve yüzünü topluma dönmüş bir parti olarak, tüm mağdurların ve mazlumların mücadelesinde bu hedeflerin ve taleplerin gerçekleşmesi için, onlarla birlikte demokrasi mücadelesini sürdürmeye kararlıdır.

7 Ekim 2010 Perşembe

Üniversiteleri ‘SİVİL’ leştirmeyeceğiz!

YÖK başkanı Yusuf Ziya Özcan , üniversiteleri kolluk kuvvetleri ve sivil polislerle donatarak, özgür ve demokratik bir ortamın varlığını sağlayacakmış.

Fotoğraf: Radikal



















İl valiliklerine gönderilen yazıda, bölücü ve yıkıcı faaliyetlerin hareket alanlarının daraltılması amacıyla, stant ve bilgilendirme masalarının açılmasının zorlaştırılmasından kamera sisteminin yaygınlaştırılmasına kadar, bir dizi sözde tedbirin alınması gerektiği ifade ediliyor.

12 eylülün en önemli vesayet kurumlarından biri olan YÖK'te , zihniyet hâlâ değişmedi.

Bu haliyle, YÖK’ün varlığının inatla sürdürülmek istenmesi de ‘12 Eylül ile hesaplaşma’, ‘demokrasi’ gibi söylemleri bolca kullanan AKP zihniyetinin samimiyetsizliğini gösteriyor. Daha geçen günler de "YÖK'ü kaldırmayı düşünmüyoruz" diyen başbakanın ardından karşımıza YÖK tarafından çıkarılan böylesi bir uygulama, bizlere "YÖK artık daha neler" dedirtiyor.

Özel güvenlik görevlileri, sivil polisler, kameralar, parmak izi uygulamalarıyla öğrencileri gözetlenecek, denetlenecek nesneler olarak kurgulayan, üniversiteleri adeta karakol haline dönüştürmeye çalışan zihniyetin kabul edilebilir bir yanı yoktur. Her an soruşturulma, gözaltına alınma, fişlenme tehlikesi altındaki öğrencilerin özgürce düşünce üretmesi mümkün değildir.

AKP hükümetine, üniversitenin her tür fikre açık, hayatı soran sorgulayan, ezberleri bozan, adı üzerinde evrensel kent olduğunu, denetlenerek kontrol altında tutulduğu takdirde üniversite olmaktan çıkarılacağını hatırlatırız.

‘Güvenli olmayan üniversitede özgür düşüncenin çıkmasının olanaksızlığından’ dert yakınan YÖK’e, biz öğrencileri düşündüğü için çok teşekkür ederiz; ancak üniversitelerin özgürleştirici, demokratik alanlar haline gelmesi mücadelesini kendilerine emanet edemeyeceğiz.

Üniversitelerimizi polisler değil, biz öğrenciler sivilleştireceğiz.


EDP GENÇ
7 Ekim 2010

Üniversiteler açılırken

Fikri Sönmez

Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde derse türbanla giren bir öğrencinin sınıftan atılmasının ardından YÖK’ün İstanbul Üniversitesine gönderdiği yazı sonrasında, üniversitelerin büyük çoğunluğuna artık türbanlı öğrenciler de girebilmeye başladılar.

Özgürlükçü solcular olarak, uzun bir süredir üniversitelerin her anlamda özgürlük merkezleri olmaları gerektiğini,kılık kıyafeti yüzünden hiç kimsenin eğitim hakkının engellenemeyeceğini savunuyoruz. Bunu savunduğumuz için kendine sol diyen ulusalcı - kemalist çevrelerden gelen ağır eleştiri ve hakaretlere de maruz kaldık. Ancak geldiğimiz noktada görüyoruz ki artık kendini 'kurucu irade' olarak gören bu çevrenin de bu yasakları savunacak, daha doğrusu bunu açıklayabilecek argümanları tükenmiş durumda. Artık onlar da 'türbanlı öğrenciler üniversiteye girerse laiklik elden gider' palavralarının tutmadığının farkındalar.

1 Ekim 2010 Cuma

Statükoya Geçit Vermeyeceğiz!

"12 Eylül 1980 darbesi hem neoliberalizmin uygulamaya konulması hem de siyasetin etkisizleştirilmesi bakımından başarıya ulaşmış, toplumun tüm katmanlarını siyasetsizleştirmişti. Bizler 12 Eylül darbesini canlı yaşamasak da dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren bu rejimin prangalarını ayağımızda bulduk. 28 Şubat’a, 27 Nisan’a tanıklık ettik. 12 Eylül rejiminin bizzat mağdurlarıyız ve görülecek hesabımız var.

Referandum sonuçları Türkiye toplumunun vesayet rejimiyle derdi olduğunu, değişim arzusunu açıkça göstermiş; ‘Sivil darbe’, ‘Ülke bölünüyor!’ tezlerine itibar edilmeyerek 12 Eylül ile hesaplaşmak için büyük bir halk iradesi ortaya konmuştur.

Sıra MGK, YÖK, seçim barajı gibi tüm 12 Eylül kurumlarının ortadan kaldırılmasında; yeni, sivil, demokratik ve özgürlükçü bir anayasanın oluşturulmasındadır. Şimdi, tüm halk kesimleriyle darbe anayasasının tamamen değiştirilmesi, hayatın her yerine sinmiş olan 12 Eylül rejiminden arınmanın gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin 13 Eylül’den itibaren pek çok ilde yaygın biçimde 12 Eylül suçlularının yargılanması için başlattığı hukuki mücadelenin sonuca ulaştırılması için ısrarcı ve inatçı olacağız.

EDP Genç olarak okullarda, kampüslerde 12 Eylül darbecilerinin yargılanması, 12 Eylül rejimiyle hesaplaşılması ve yeni bir anayasanın oluşturulması için demokrasiden yana olan sesi büyüteceğiz. Üniversiteleri statükocu güçlerin yuvaları olmaktan çıkaracağız.

Eşitlik, özgürlük, demokrasi isteyen gençler olarak vesayetçi sistemin ve darbelerin izlerini silmek için demokrasi cephesini genişleteceğiz."


EDP GENÇ
26 Eylül 2010 - Ankara

6 Eylül 2010 Pazartesi

EDP Genç - Kamp Raporu

27-30 Ağustos tarihlerinde Kuşadası'nda yapılan EDP gençlik kampı, EDP Genel Başkanı Ziya Halis'in ve Genel Başkan Yardımcısı Hüner Buğdaycıoğlu'nun açılış konuşmalarıyla başladı. Dört gün boyunca kampta Kürt sorunu, Ergenekon, anayasa değişikliği, nükleer enerji, toplumsal cinsiyet, inanç özgürlüğü gibi Türkiye'nin önemli gündemlerine dair tartışmalar yapıldı.

1. gün

Kürt Sorununda Çözüm: Eşit Yurttaşlık
‘Kürt Sorununda Çözüm’ başlıklı panelin konuşmacıları EDP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu, EDP MYK üyesi Nurettin Kızılkan ve EDP Genç üyesi Sercan Çınar idi.
Panelde, öncelikle Kürt sorununun tarihsel çerçevesi üzerine konuşuldu. Eşit yurttaşlık temelinde çözümün aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesinin en önemli adımı olduğu belirtildi.
Çözüm için Kürt siyasal hareketinin anadilde eğitim, siyasal af, anayasal yurttaşlık gibi taleplerinin görmezden gelinmemesi gerektiğinin altı çizildi. Çatışma ikliminden diyalog iklimine geçişte hükümet başta olmak üzere tüm toplumsal kesimlere büyük iş düştüğü, EDP’nin bu anlamda önemli bir rolü olduğu vurgulandı.

Devletçi Eğitimden Piyasacı Eğitime, Üniversitelerin Durumu
EDP PM üyesi Çağdaş Küpeli'nin katılımıyla gerçekleşen atölyede Bologna süreci ve üniversitelerde uygulanan neo-liberal politikalar tartışıldı. Küpeli sunumunda üniversitelerin özelleştirilmesine doğru giden sürecin küresel düzeyde hız kazanan neo-libereal politikaların bir parçası olduğunu söyledi ve bu politikalara karşı küresel mücadelenin önemine vurgu yaptı. Yapılan tartışmalarda Bologna süreciyle hedefin hem üniversiteler arasında rekabetin hem de Avrupa'nın ABD ve Asya ile rekabet edebilme koşullarının oluşturulmaya çalışıldığı belirtildi. Türkiye'nin de imzacısı olduğu Bologna sürecinin sözleşmeli personel uygulamasının yaygınlaştırılması, üniversite kaynakları kullanılarak yapılan AR-GE çalışmalarının toplumsal ihtiyaç değil şirket ihtiyaçları üzerinden şekillenmesi, bursların kredilere dönüştürülmesi ve harçların yükselmesi gibi öğrenciler ve çalışanlar üzerindeki etkileri tartışıldı. Ardından tüm öğrencileri ilgilendiren sorunların çözümü için kapsayıcı bir mücadelenin nasıl inşa edilebileceği konusunda fikirler paylaşıldı.


2. gün

Kadın Atölyesi
Kadın atölyesi, konuşmacı olarak katılan EDP PM üyesi Kızbes Aydın’ın kadın örgütlenmeleri üzerine yaptığı sunumla başladı. Ardından atölyeye katılanlar EDP içinde kadın meclislerinin neden gerekli olduğu ve nasıl bir örgütlenme biçimine sahip olması gerektiği konularında düşüncelerini paylaştılar.
Kadın meclislerinin mümkün olduğunca yatay bir örgütlenme formatına sahip olması, yaşadığımız her alanda (mahalle, üniversite, lise gibi) kadın çalışması yapmamız gerektiği tartışıldı. Önceki çalışmalarda yapılan eksikliklerin tespit edilmesi üzerine duruldu.
Kadın çalışmasının, hayatın yarısını oluşturan kadınların toplumdaki görünürlülüğünü ve temsiliyetini artırması açısından kritik olduğu konusunda ortaklaşıldı. Bu açıdan EDP’nin %50 kadın kotasının önemli bir adım olduğu, kota uygulamalarının kadınların parti ve sendika yönetimlerine katılımlarının garantilenmesi için bir zorunluluk olduğu ancak bunun yanı sıra parti binalarında, sendikalarda kreşlerin açılması; çocuk, yaşlı, hasta bakımı gibi işlerin toplumsallaştırılması gerektiği vurgulandı.
Kadın atölyesi ilk kez farklı illerden bir araya gelen genç kadınların kadın sorunu ve örgütlenme üzerine fikirlerini paylaşmaları açısından olumlu geçti.

Özgürlükçü bir Laiklik!
EDP Genel Başkan Yardımcısı Necdet Saraç, EDP Genel Başkan Yardımcısı Hüner Buğdaycıoğlu ve EDP PM üyesi Ozan Ersan’ın konuşmacı olduğu panelde sol-laiklik ilişkisi, inanç özgürlüğü gibi konular tartışıldı.
Türkiye’de devletin bütün din, mezhep ve inançlardan eşit uzaklıkta durarak yönetilmesi, özgürlükçü bir laiklik anlayışı doğrultusunda inanç özgürlüğünün güvence altına alınması gerektiği konuşuldu.
Alevi toplumunun din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması, Cemevlerinin ve bütün ibadethanelerin eşit hukuki güvence altına alınması, Diyanet İşleri Başkanlığının ortadan kaldırılması gibi haklı temel taleplerin karşılanması gerekliliği ve AKP hükümetinin bu konudaki samimiyetsizliği belirtildi. EDP’nin programatik belgesinde yer alan ‘İnançlara Eşit Mesafede Duracağız!’ başlıklı kısmın meselenin önemli bir özeti olduğu vurgulandı.

Nükleer Sorunu ve Suyun Ticarileştirilmesi
EDP İzmir İl Başkanı Arif Ali Cangı'nın konuşmacı olarak katıldığı atölyede nükleer enerji ve suya erişim hakkı iki ayrı başlık altında tartışıldı. İlk kısımda atölyeye katılanlar nükleer enerji konusunda fikirlerini paylaştı. Nükleer santrallerin esas amacının enerji değil silah üretmek olduğu, santrallerin aslında ürettiği enerjinin üç katını harcadıkları, enerji üretimi iddiasının nükleer santrallerin kurulumuna ikna için öne sürüldüğü belirtildi. Nükleer santrallerin atık sorunu, Çernobil kazasından hatırlayacağımız önemli riskleri barındırması ve yüksek kurulum maliyetleriyle toplumsal maliyetinin çok yüksek olduğu; bugün nükleer santrale sahip ülkelerin bu santralleri kapatarak diğer ülkelerde kurmaya çalıştığı tartışıldı. Mücadelenin nükleer santrallerin kurulmasına izin vermemek üzerine şekillenmesi gerektiği ve yenilenebilir enerjilerin yerinde kullanıldıklarında enerji ihtiyacımızı karşılayacağı vurgulandı.
Atölyenin ikinci kısmında Cangı, insanlık onuruna uygun bir hayat sürdürülebilmesi için yeterli ve sağlıklı suya ihtiyacımız olduğunu, suya erişim hakkının başta yaşam hakkı olmak üzere diğer insan haklarının gerçekleştirilmesinin önkoşulu olduğunu anlattı ve bu hakkın garanti altına alınması için Türkiye'nin de altına imza attığı anlaşmalardan bahsetti. Ardından Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven'e açılan dava gibi güncel olaylar üzerinden suya erişim hakkı mücadeleleri tartışıldı.

Eksen Kaymasında Sol Düşüncenin Önemi
Son dönemdeki eksen kayması tartışmalarına da değinilerek artık değişen dünyanın Doğu - Batı ekseninde olmadığı, sol düşüncenin hem yaşam stili olarak hem de iç ve dış politikada bu kavram kargaşasından azade biçimde bir yol alması gerektiği konuşuldu. Yeni gelişen dünya düzeninde artık belirgin kutuplaşmaların şimdilik olmadığı ama, dünyalı ülkelerin yeni kutup ve eksenler aramakta olduğu belirtildi. Türkiye'nin de bu noktada yapıcı, barışçı ve aktif bir uluslar arası siyaset için çaba harcaması gerektiği vurgulandı.


3. gün

Vesayet rejimi, Ergenekon ve Sol
Panel EDP PM üyesi Ferdan Ergut ve EDP Genç üyesi Cihan Erdal'ın vesayet rejimi ve Ergenekon davası üzerine yaptıkları sunumlarla başladı. Ergut konuşmasında sorunun tarihsel gelişiminden bahsetti ve çok partili rejime geçişle birlikte askerin siyasete müdahalesinin başladığını vurguladı. Askeri vesayetin yerleşmesi açısından 27 Mayıs darbesi sonrası hazırlanan 61 anayasasının MGK'yı ve askeri adalet sistemini getirmesiyle dönüm noktası olduğunu, sürecinse 80 darbesiyle tamamlandığını belirtti.
Erdal ise konuşmasında Ergenekon davasındaki gelişmelerden bahsetti ve solun demokrasi ve özgürlük mücadelesinin güçlenmesi için davanın sonuna kadar götürülmesi ve suçluların cezalandırılması yönünde tutum alması gerektiğini söyledi.
Sunumlardan sonra yapılan tartışmalarda Ergenekon davasının ordunun "en güvenilir" kurum imajını büyük ölçüde sarstığı ve meşruiyetinin sorgulanmasını sağladığı belirtilerek, EDP'nin görevinin oluşan bu çatlağı darbelere ve askeri vesayet rejimine karşı toplumsal mücadele kanallarını oluşturmak için genişletmeye çalışmak olduğu vurgulandı.

Anayasa Değişikliği
EDP’nin genç üyelerinin yanı sıra atölyede Genel Başkan Yardımcımız Necdet Saraç ve PM üyemiz Ferdan Ergut da bulundular. Atölye, EDP GENÇ üyelerinden İbrahim Baysal’ın referanduma sunulan Anayasa değişikliklerine ilişkin ayrıntılı sunumuyla başladı. Referanduma sunulan pakette yer alan düzenlemelerin, toplumun esaslı taleplerine cevap verebilecek derecede iyileştirmeler içermemelerine karşın, mevcut yapıdan bir adım dahi olsa ileri olduğu için desteklenmeleri gerekliliği üzerinde duruldu. Bir daha Şemdinli olaylarının yaşanmaması; Susurluk ve Ergenekon çetelerinin yargıdan kaçamaması için referandumda ‘Evet’ denmesi gerektiği söylendi. Sunumun ardından katılımcılar söz alarak kendi görüşlerini ve pakete ilişkin kafalarında yer alan soru işaretlerini paylaştılar. Sunumu hazırlayan İbrahim Baysal ve PM üyemiz Ferdan Ergut, sorulara cevap vererek EDP’nin ‘AKP zihniyetine Hayır, referandumda Evet’ kararının gerekçelerini anlattılar. Hayır’cı solcuların 12 Eylül’ün yargılanamayacağı, grevin yasaklanacağına ilişkin söylemlerinin gerçekçi olmadığı ve darbeci ve statükocu zihniyetin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramadığı üzerinde duruldu. Solcuların görevinin darbecilerin avukatlığını yapmak değil, 12 Eylül’ün yargılanabilmesi için mücadele vermek olduğu vurgulandı. Referandumda ‘Evet’ çıkması halinde 13 Eylül’de EDP üyelerinin darbecilerin yargılanmasına ilişkin suç duyurularını savcılıklara ileteceği ve olabildiğince çok darbe mağduruna ulaşılarak 12 Eylül işkencecilerinin bulunabilmesi için yoğun bir çaba sarf edecekleri belirtildi. Genel Başkan Yardımcımız Necdet Saraç da söz alarak, AKP’nin gerçek anlamda demokrasiyi getirebilecek nitelikte bir parti olmadığını, Türkiye’de Diyanet’i ve zorunlu din dersleri, YÖK, seçim barajı gibi köklü 12 Eylül kurumlarını kaldıracak iradeye yalnızca EDP’nin sahip olduğunu belirtti. Atölyenin sonunda PM üyemiz Ferdan Ergut'un, EDP’nin referandum sonrası takınacağı tavra ve partimizin Türkiye siyasetinde durması gereken noktaya ilişkin değerlendirmeleri gençler tarafından alkışlarla karşılandı.

Özgür Yazılım
“Özgür Yazılım” konulu sunumun ilk kısmı, Özgür Yazılım Hareketi’nin başlangıç felsefesi ile başladı. Kaynak kodun ne demek olduğu ve bu kodun kapalı ile açık olmasının arasındaki fark anlatıldı. Fikri mülkiyet hakları ile çalışan bir endüstride özgür yazılım projelerinin özünde nasıl farklı bir üretim modeli ihtiva ettikleri de önemli vurgular arasında idi.
Sunumun ikinci kısmında, yazılım dünyasında tekelleşen Microsoft gibi şirketlerin aslında hangi yollarla bu noktaya geldiğine dikkat çekildi. Bulundukları konumu korumak için etik dışı yollara çok sık başvurdukları belirtildi. Bu tekelleşmeyi de üretimi çok maliyetli olmayan fakat herkesi ürettikleri yazılımları satın almaya mecbur eden, paylaşmayı yasaklayan bir politika sayesinde elde ettikleri vurgulandı.
Sunumun sonunda dinleyenlerin ve onların çevrelerinin özgür yazılıma alıştırılması ve bizzat kullanmaları amacı ile bir Linux dağıtım olan Ubuntu 10.04 işletim sistemi CD’leri dağıtıldı.
Kampın son günü PM’ye sunulmasında ortaklaşılan EDP Genç yönetmeliğinde, kurumsal çalışmalarda özgür yazılımların tercih edilmesinin ve özgür yazılım hareketinin desteklenecek olmasının belirtilmesi dikkat çekti.

EDP Genç Forumu
Forum kampın 3. ve 4. günlerinde iki ayrı oturum olarak gerçekleştirildi. İlk oturumda EDP Genç'in önümüzdeki dönem hangi çalışmaları yapabileceği değerlendirildi. İkinci oturumda ise Parti Meclisi'ne sunulacak gençlik yönetmeliği tartışılarak karara bağlandı. Ekim ayı sonunda yapılması planlanan Gençlik Kongresi'ne kadarki süreci organize edecek bir koordinasyon kurulu oluşturuldu.

17 ilden 100'e yakın kişinin katıldığı kamp tüm eksikliklerine rağmen birbirimizi tanımamız, EDP'nin çalışmaları ve Türkiye gündemine dair fikirlerimizi paylaşmamız açısından olumlu geçti. Önümüzdeki dönem daha iyi organizasyonlar gerçekleştirebilmemiz için de önemli bir deneyim oldu.

EDP Genç Forumu (29-30 Ağustos 2010)

Forumun ilk gününde EDP Genç olarak önümüzdeki dönem yapacağımız çalışmaları ve öğrenci sendikası ile ilişkilerimizi değerlendirdik.

  1. EDP'nin gençlik alanına yönelik daha net bir politika geliştirebilmesi için gençlerin sorun ve ihtiyaçlarına dönük bir araştırma yapılması,
  2. EDP ve EDP Genç tanıtım broşürleri hazırlanarak tanıtım ve üye kampanyası yapılması,
  3. Önümüzdeki bir yıl içinde tüm illerde en az bir panel/paneller örgütlenmesi,
  4. Bulunduğumuz alanlarda iki haftada bir dışa açık konulu toplantılar yapılması,
  5. EDP Genç'in siyasi çalışmalarında yerel inisiyatifleri ön plana alan bir yaklaşımı esas alarak gençliğin akademik demokratik mücadelesinin bir alanı olarak gördüğü sendikal çalışmalara destek vermesi,
  6. Lise çalışmalarının liseli arkadaşların inisiyatifine bırakılması gerektiği konusunda ortaklaşıldı. Liseli arkadaşların - Zorunlu din derslerinin kaldırılması için broşür hazırlanması ve kampanya yapılması, üniversite tanıtım turları düzenlenmesi, kitap kampanyası yapılması, öğrenciler arasında dayanışmayı artırmaya yönelik olarak "akran çalışması" yapılması gibi öneri ve kararlarının desteklenmesi ve geliştirilerek metin halinde ilk koordinasyon toplantısına sunulması kararlaştırıldı.

Forumun ikinci gününde, önümüzdeki ilk PM'ye Genel Başkan Yardımcısı Hüner Buğdaycıoğlu tarafından sunulacak olan Gençlik Yönetmeliği tartışılarak karara bağlandı.

Ekim ayı sonunda yapılması kararlaştırılan Gençlik Kongresi'ne kadarki süreci organize edecek bir koordinasyon kurulu oluşturuldu. Koordinasyon, illerin önerdiği isimler ve genç PM, MYK üyeleri olmak üzere toplam 19 üyeden oluşuyor. Lise alan temsilcisi ve Ankara’nın 2 temsilcisi daha sonra bildirilecek.

Koordinasyonda görev alan isimler:
Ali İset (Konya), Anıl Taş (Aydın), Atakan Güzel (Adana), Cihan Erdal (İstanbul), Cihat Demirtaş (İstanbul), Duygu Karadayı (İstanbul), Ekin Gün (İzmir), Gökhan Ergün (Denizli), Günsel Deniz (Gaziantep), Hayri İnce (PM), Ilgım Yıldır (MYK), İbrahim Baysal (İstanbul), Münevver Küçükakın (Manisa- Alaşehir), Ozan Ersan (PM), Sadun Azak (Kocaeli), Simin Gürdal (İstanbul), Sümbül Seda Yalnızca (Kütahya), Ufuk Dede (İstanbul), Yakup Yıldırım (Adıyaman)

31 Ağustos 2010 Salı

EDP Gençlik Kampı yapıldı


















EDP Gençlik Kampı 27-30 Ağustos 2010 tarihleri arasında Kuşadası’nda yapıldı. Türkiye’nin değişik şehirlerinden yaklaşık 100 gencin katıldığı kamp 27 Ağustos Cuma günü EDP Genel Başkanı Ziya Halis’in de katılımıyla başladı; 30 Ağustos akşamı EDP Gençlik Yönetmeliği’nin onayı ve geçici bir koordinasyonun oluşturulmasıyla sona erdi.

Geçler kamp boyunca eğitim, toplumsal cinsiyet, kadın hareketi, inanç özgürlüğü, Kürt sorunu, nükleer sorun ve suyun ticarileşmesi; gençlik ve örgütlenme gibi birçok konuda gerçekleştirilen konferans ve forumlarda biraraya gelerek değerlendirmelerde bulundular.

EDP Gençlik Kampı’nın 2011’de çok daha geniş katılımlı yapılması ortak bir karara dönüşürken, Gençlik Yönetmenliği’nin Parti Meclisi’nde onaylanmasından sonra, gençlik örgütlenmesinin daha da hızlanacağı ve önümüzdeki aylarda Türkiye çapında ‘EDP Genç Konferansı’ toplanacağı bildirildi.

Eşitlik ve Demokrasi Partisi Basın Bürosu

27 Ağustos 2010 Cuma

EDP Genç Kampa Gidiyor!





































EDP Genç (Eşitlik ve Demokrasi Partisi Gençlik Meclisi), 27-30 Ağustos 2010 tarihlerinde 4 günlük bir kamp düzenliyor. Genel Başkan Ziya Halis'in açılışını yapacağı kampa 30 yaş altı tüm EDP'li ve EDP dostu gençleri bekliyoruz.

Kamp yeri: Özsoy Otel
http://www.hotelozsoy.com/
(Katılım ücreti günlük fiyat 32.5 TL'dir. Sabah kahvaltı ve akşam yemeği dahil)

İletişim: iletisim.edpgenc@gmail.com

**************************************************
27 Ağustos Cuma

-Açılış konuşması: EDP Genel Başkanı Ziya Halis
-Kamp programı sunuş, bilgilendirme: Cihat Demirtaş
-Tanışma

Panel: Kürt Sorununda Çözüm
Moderatör: Simin Gürdal
Konuşmacılar: Erol Katırcıoğlu (EDP Genel Başkan Yardımcısı) - Nurettin Kızılkan (EDP MYK üyesi) -Sercan Çınar (EDP Genç üyesi)

Atölye: Devletçi Eğitimden Piyasacı Eğitime: Üniversitelerin Durumu
Sunum: Çağdaş Küpeli (EDP PM üyesi) - Baran Gözcü (EDP Genç üyesi)

Atölye: Toplumsal Cinsiyet
Sunum: Kızbes Aydın (EDP PM üyesi)

Film Gösterimi ve Müzik

********************************************************

28 Ağustos Cumartesi

Atölye: Kadın Hareketi

Panel: İnanç Özgürlüğü/Özgürlükçü Laiklik
Moderatör: Yüksel Sevinç
Konuşmacılar: Necdet Saraç (EDP Genel Başkan Yardımcısı) - Hüner Buğdaycıoğlu (EDP Genel Başkan Yardımcısı) - Ozan Ersan (EDP PM üyesi)

Atölye: Nükleer Sorunu ve Suyun Ticarileştirilmesi
Sunum: Arif Ali Cangı (EDP İzmir İl Başkanı)

Atölye: Eksen Kaymasında Sol Düşüncenin Önemi
Sunum: Ekin Gün (EDP Genç üyesi), Günay Can (EDP Genç üyesi)

Kumsal Partisi

********************************************************

29 Ağustos Pazar

Forum: EDP Genç
Moderatör: Cihat Demirtaş - Simin Gürdal
-Dönem Politikası ve Örgütlenme
-EDP'yi ve Gençlik Mücadelesini Birlikte Nasıl İnşa Edebiliriz?
-Gençsen/Sendikal Mücadele

Panel: Vesayet Rejimi, Ergenekon ve Sol
Moderatör: Ayşegül Şimşek
Konuşmacılar: Ferdan Ergut (EDP PM üyesi) - Cihan Erdal (EDP Genç üyesi)

Atölye: Anayasa Değişikliği
Sunum: İbrahim Baysal (EDP Genç üyesi)

Atölye:  Özgür Yazılım
Sunum: Arif Sırrı Özçelik (EDP Genç üyesi), Chris Stephenson (Bilgi Üni. Öğretim üyesi)

Film Gösterimi ve Müzik

*******************************************************

30 Ağustos Pazartesi

Forum: EDP Genç
Moderatör: Cihat Demirtaş - Simin Gürdal

-Gençlik Kongresi - Organların Oluşturulması

Atölye: Propaganda ve İletişim

Sonuç Metinlerinin Okunması

Dönüş

26 Ağustos 2010 Perşembe

BARIŞIN SESİNİ YÜKSELTELİM!

Simin Gürdal

Kürt sorununda çözüm için;
BARIŞIN SESİNİ YÜKSELTELİM!

Açılım süreci, Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümünü isteyenlerin umudunu yükseltmişti. Bu sefer “çözülüyor galiba” derken, kanla beslenen milliyetçilerin sesi tekrar daha yüksek çıkmaya başladı.

Ne var ki Kürtlerin eşit yurttaşlık talebini görmeyen, inkar ve imhaya dayalı savaş politikaları şimdiye kadar Kürt sorununu çözemedi. Demokratik çözüm isteyenleri yok ederek, sindirerek sorunu hasır altı etme girişimi toplumsal gelişimi tıkamaktan başka bir işe yaramadı. Açılım sürecinin kendisi bile bunun itirafıdır.

MHP, CHP gibi savaş çığırtkanı partiler yaşananları AKP'nin açılım sürecine bağlıyor. AKP de daha hiçbir gerçek ve somut adım atmadan savaş çığırtkanları kervanına katılıyor. Hükümet ve muhalefet arasında “kim daha milliyetçi” yarışı son derece tehlikeli bir sürecin yolunu döşüyor.

Bu gidişat bizi ancak daha fazla kanın dökülmesine, daha fazla Türk ve Kürdün ölmesine, toplumsal kaynakların iş, okul, hastane, depreme dayanıklı konutlara değil daha fazla tank, tüfek ve Heron uçaklarına aktarılmasına götürür. Bunun kazananı ancak savaşı yönetenler ve bundan beslenenler olur. Türk’ü, Kürd’ü, Alevisi, kadını ve erkeği, heteroseksüel ve eşcinseli, emekçi ve yoksulları kaybeder. Demokrasi ve refah beklentilerimiz generallerin ve Ergenekoncuların duvarına çarpar.

Kürt sorunu acilen “terör” meselesinden çıkartılıp barışçıl, demokratik bir siyasi çözüm eksenine oturtulmalı. Bunun için de silahlar karşılıklı olarak susmalı. “Savaş” naraları atan AKP, CHP ve MHP toplumsal barışın kılavuzu olamazlar. Tek yaptıkları gidişatın iplerini generallere teslim etmek.

EDP ile barışçıl, demokratik ve siyasi bir çözüm sürecinin aktif öznesi olalım.

Barışın sesini birlikte yükseltelim.

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Gençliğin siyaseti...

Cihan Erdal
cihanerdall@gmail.com 

Bugün solun memleketin siyasal iklimine ne kadar etki ettiği sorunsalı bir yana, gençlerin sol siyasal alanda varlıklarının neredeyse hiçe yakın oluşu da üzücü bir gerçek. Gençlik muhalefetinin cılızlığının sebepleri üzerine sorular sormaya başladığınızda, pek çok yanıt akla geliyor.

17 Mart 2010 Çarşamba

Haydi EDP'ye!

Bercan Aktaş
Başlıktan da tahmin edeceğiniz üzere sizi EDP'ye davet ediyorum. Yok, az kişi değiliz. Sırf muhabbet için çay içmeye davet etmiyorum. Ne parti binalarında şekersiz çay ve sigaralar içip, işi gücü “En iyi sol, benim solumdur” lafını kendine yedirmek olan bir grup tatminkarlardanız, ne de sen, ben, bizim oğlanız. Bana göre EDP'nin alamet-i farikası tek sesli sol parti anlayışını en başından tersyüz etmesidir. EDP'ye kimliğini kazandıran da budur: Farklı sorunları ve düşünceleri mücadelede ortaklaştırma anlayışı.

1 Şubat 2010 Pazartesi

Yeni bir gençlik siyaseti...

Cihan Erdal

YENİ BİR GENÇLİK SİYASETİNE DOĞRU

Üzerinde çok fazla düşünmeden çokça konuşulan konular vardır. Onlardan biri de ‘gençlik’. Çoğunlukla nostaljiyle karışık gençlerin ‘enerji’sinden, ‘heyecan’ından, dinamizminden bahsedilir durulur. Gençlik siyaset ilişkisi bağlamında da genç nüfusun siyasete katılımının çok önemli olduğu hep vurgulanır. Bir yandan da siyasete uzak ‘apolitik gençlik’ten yakınılır. Topyekün bir ‘80 sonrası gençlik’ kategorileştirilmesiyle birlikte genç sözcüğünün yanında bolca tüketim, apolitiklik, bireycilik vb. görürüz.

10 Ocak 2010 Pazar

Genç işsizler ülkesi...

Fikri Sönmez

Her dört gençten birinin işsiz olduğu, üniversite mezunu olmanın bile iş garantisi sağlamadığı, binlerce gencin ölümünün ‘terörle mücadele’ adı altında meşrulaştırıldığı, yaşarken ezilen, işsiz, eğitimsiz, geleceksiz bırakılan gençlerin, öldükten sonra ‘şehit’ adı altında kahramanlaştırıldığı bir ülkede genç olmak pek de kolay değil.