1 Şubat 2010 Pazartesi

Yeni bir gençlik siyaseti...

Cihan Erdal

YENİ BİR GENÇLİK SİYASETİNE DOĞRU

Üzerinde çok fazla düşünmeden çokça konuşulan konular vardır. Onlardan biri de ‘gençlik’. Çoğunlukla nostaljiyle karışık gençlerin ‘enerji’sinden, ‘heyecan’ından, dinamizminden bahsedilir durulur. Gençlik siyaset ilişkisi bağlamında da genç nüfusun siyasete katılımının çok önemli olduğu hep vurgulanır. Bir yandan da siyasete uzak ‘apolitik gençlik’ten yakınılır. Topyekün bir ‘80 sonrası gençlik’ kategorileştirilmesiyle birlikte genç sözcüğünün yanında bolca tüketim, apolitiklik, bireycilik vb. görürüz.

1980 sonrası, neoliberalizmin artırdığı sosyo-ekonomik eşitsizliğin –özellikle eğitim alanındaki yansımalarına bakarsak- en fazla mağdur olan kesimlerden gençlerin siyasete uzak oluşunun nedenleri üzerine eğilmek yerine bir kolaya kaçış hali vardır; 12 Eylül ve ‘apolitik gençlik’... Oysa konu bu kadar basit değildir.

“1980 sonrası dönemde sadece Türkiye’de değil, dünyanın başka yerlerinde de sıkça tekrarlanan argüman yeni kuşakların dünya ile derdi olmayan, derdi varsa da bunu siyasi olarak ifade edecek yetenekten ve bilgiden yoksun tüketiciler olduğuydu.”(1) Gençliğe dair bir anlamda gelenekselleşmiş bu düşünüş tarzını bir kenara bırakıp, gençlerin siyasete uzak tutumlarını, gençlik hareketlerinin cılızlığını yalnızca konjoktürel bir durum olarak görüp ‘rahatlamak’tan vazgeçmeli.

Gençlerin siyaseti nasıl algıladıkları, neden olumsuzladıkları üzerinden var olan siyaset üstüne düşünmek, siyaseti gençlerin katılımını artıracak ve gençlik hareketini etkili biçimde var edebilecek biçimde dönüştürmek gerekiyor.

‘BANA BİRAZ UMUT VER!’


TÜSES tarafından çıkarılan “Gençler tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı kitapta yer alan makalelerde belirtilen en önemli noktalardan biri gençler tarafından “siyasetin çok da bir şeyi değiştirmeye yaramayan, bir şeyleri değiştirmenin çok zor olduğu, katı bir alan olarak tanımlanması”. (2) Bir yandan da parti gençlikleriyle yapılan odak grup çalışmasında kayda değer olarak belirtildiği üzere ülkede, dünyada olup biten karşısında bir şey yapamamanın çaresizliğinden dem vuruluyor:
“Bütün bu adaletsizliği, eşitsizliği görüp bunlara dokunamamak, bunların nereden kaynaklandığını bilip ama yine de buna müdahale edememek çok çaresizce bir şey, bir çaresizlik.”(3)

Siyasetin ‘katı’ bir alan olarak algılanmasının pek çok sebebi var ve bunların üzerinde ayrı ayrı durmak gerek. Bununla birlikte esasın siyasetin anlamını tekrar kazanması olduğunu düşünüyorum. Siyasetin anlamını kazanması, siyasetin gençleşmesi, toplumsal dönüşümü daha radikal biçimde sağlayabilme imkanı verirken , ‘bir şeyler’in değişebileceğine dair inancı artıracaktır.

‘Başka bir dünya mümkündür’ derken bunun altını gerçekten doldurabilecek bir siyaseti hayata geçirmek deumudun yükselmesinin en önemli koşuludur.

‘STAJERLİK’ DÖNEMİ OLARAK GENÇLİK (Mİ)?


Kime sorarsanız sorun, ‘Gençler siyasete katılmalı’ der mutlaka. Ancak ‘nasıl katılmalı?’ sorusunun cevabı bu kadar net değildir.

Siyasete katılımın önünü tıkayan en önemli konulardan biri, iktidar ilişkileri çerçevesinde gençlerin dezavantajlı pozisyonudur..

Toplumsal alanın hemen her yerinde dolaşımda olan yaş ve deneyim hiyerarşisi yeni bir siyasetin öncelikli derdi olmalıdır. Özellikle sol siyasetin öncelikle siyasal alanda yaş ve deneyim hiyerarşisini ortadan kaldırmaya çalışması gerekiyor; bu çaba toplumsal zihniyetin de gençler lehinde yeniden kurulması açısından çok önemli.

“Yaş hiyerarşisinin işleme stratejilerinden ilki ve belki de en görünür olanı gençliğin inisiyatif almaya ‘henüz’ hazır olmayan bir geçiş dönemi olduğuna dair söylem.”(4) Gençleri sadece geleceğin kadrosu olarak gören bu yaklaşım “gençliği gelişimsel bir süreç olarak tanımlarken, biyolojik olarak gelişimi tamamlanmamış olma durumu siyasete de doğrudan tercüme ederek gençliği siyaseten de olgunlaşmamış olmaya eşitliyor.” (5)

Bu ‘sen bugün değiştirme, önce tecrübe kazan’ anlayışını, gençleri siyaseten stajer olarak, yetiştirilecek bir unsur olarak gören anlayışı yok etmeye yönelik bir söylem ve süreç geliştirebilmeliyiz.

Toplumdaki iktidar ilişkilerinin bir parçası olarak yaş temelli ayrımcılığı ortadan kaldırmak zaten temel ilkelerinden birieşitlik olanların asli görevidir.

Burada önemli olan bir nokta da “gençleri yalnızca genç olmalarından dolayı kutsamaktan kaçınmak ve gençlerin özsel olarak yaş hiyerarşisine direneceği fikrinin kolaycılığına düşmemek gerektiği”dir. (6)

Yaş temelli ayrımcılığı, egemen olan söylem doğrultusunda içkinleştirmiş olan gençler de var ve azımsanmayacak ölçüde. Siyasal yapıların içinde yaş ve deneyim hiyerarşisiyle mücadelenin büyümesi gerekiyor; bu mücadele de gençlerin örgütlenmelerin karar alma mekanizmalarını etkileyebildikleri ölçüde başarıya ulaşacak. Bu bakımdan yaşamın pek çok alanında edilgin olmaya mahkum edilen gençlerin siyaset zemininde etkin olmalarını sağlayacak koşulları yaratmak çok önemli.

Yeni bir gençlik siyaseti kurarken bir yandan gençlerin siyasal alana getirdikleri eleştiriler üzerinden idealize edilen siyasete en yakın olanını hayata geçirmeye çalışmaya, bir yandan da yeni bir gençlik siyaseti üzerine daha fazla düşünmeye devam etmeliyiz.

Dipnotlar:

(1) Alemdaroğlu A., “Bir imkan olarak gençlik”, Birikim Dergisi no 196, s.23, İstanbul, 2005.
(2) Lüküslü D., “Gençlerin siyaset algıları ve deneyimleri” Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri içinde, s.196, TÜSES, İstanbul, 2010.
(3) A.g.m., s. 198
(4) Yılmaz V., “Siyasi örgütlenmelerde genç olmak” Gençler Tartışıyor: Siyasete Katılım, Sorunlar ve Çözüm Önerileri içinde, s.225, TÜSES, İstanbul, 2010.
(5) A.g.m., s.225
(6) A.g.m., s.230

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder